Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (KAİMDER) yakın kişilerin kiraladığı evlerde kalan 9 ve 10 yaşlarındaki 45 öğrencinin, öğretmenleri tarafından cinsel istismara maruz kaldığı iddiasının üzerinden çok geçmeden bir yeni iddia da Aydın’ın Nazilli ilçesinden geldi.
Türkiye’de ne yazık ki kamu denetiminden uzak vakıflar ve kimi kuruluşlar aracılığı ile eğitim adı altında yapılan faaliyetlerin sonuçları can yakmaktadır. Diyarbakır’da bu biçimde faaliyet yürüten bir yerde çıkan ve 6 çocuğun yaşamına mal olan yangından sonra Karaman ve Aydın’da yaşananlar, bu tür kurum ve kuruluşlarla ilgili kamu denetimine ne kadar ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de çocuk haklarından bahsetmek bile başlı başına sıkıntılı bir konu haline gelmişken, ülkemizde çocuk haklarını merkezine almayan politikalar üretilmektedir. Özellikle son yıllarda artan çatışmalar, devlet eliyle öldürülen çocuklar, başta yaşam hakkı olmak üzere çocukların çocuk olmalarından kaynaklı sahip oldukları tüm hakların ihlal edildiğini göstermektedir. Ülkemizde yargı kararları ve uygulamaları cinsel istismara uğrayan çocuklara ne yazık ki istismarcılar kadar zarar vermektedir. Cinsel istismar suçu işleyen sanıklar adeta yargı kararları ile kurtarılmaya çalışılmaktadır. Yetmezmiş gibi Diyanet, verdiği fetvalarla çocuk istismarı konusunda erkek egemen düzenin çürümüşlüğünü ortaya koymayı görev edinmiş haldedir.
Çocuk yaşta evlendirme sayısının hızla artması kaygı verici iken AKP hükümetinin izlediği politikalar çocuk istismarı, pedofili ve ensest ile ilgili son derece yetersizdir. Çocuğa yönelik cinsel sömürü alanında çalışan Çocuk Fuhuşu, Çocuk Pornografisi ve Cinsel Amaçlı Çocuk Ticaretine Son (ECPAT) kuruluşunun geçtiğimiz günlerde yayınladığı rapor bunun en açık göstergesidir.
ECPAT’ın Türkiye raporu, Türkiye’nin çocuklara yönelik cinsel sömürü karnesinin içler acısı olduğunu ortaya koydu: Türkiye çocuğun cinsel istismarında hem kaynak hem transit ülke konumunda… 2014 Küresel Kölelik İndeksi’ne göre ise Avrupa’da ‘modern köleliğin’ yani cinsel sömürü ve erken yaşta evliliğin en fazla olduğu ülkenin yine Türkiye olduğu gerçeği açığa çıktı. Ne yazık ki ülkemizde kaç çocuğun cinsel istismara maruz kaldığına dair net veriler yok. Yine Çocuk İzlem Merkezleri sayısal olarak yeterli olmadığı gibi bu merkezlere erişim hakkında da insanlar yeterli bilgiye sahip değil Çocuk istismarının boyutlarının açığa çıkarılması, sürece müdahale açısında son derece önemli. Bu yüzden bu konuda verilerin toplanması gerekiyor. Yine çocukların yaşadıkları saldırının engellenmesi kadar müdahale biçiminin çocuğa aynı travmayı tekrar tekrar yaşatmaması önemlidir. Bu açıdan son derece hayati, etkin ve doğru müdahalelerin yapılmaması Kayseri’de olduğu gibi çocukların intihara sürüklenmesine neden olabilecek vahim sonuçlar içeriyor.
Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak çocuk istismarı ve çocuğa yönelik cinsel saldırganlık konusunu çocukları birey olarak görmeyen; onları kendi mülkleri olarak değerlendiren erkek egemen zihniyetin bir yansıması olarak ele alıyoruz. Soruna etkin müdahale için başta eğitimciler olmak üzere farkındalık eğitimlerinin verilmesi gerekiyor. Çocukların en yakınlarındaki kişilerce istismar edildikleri göz önüne alındığında, çocukların kendilerini korumalarını sağlayacak eğitimlerin verilmesi, rehberlik programlarının buna göre düzenlenmesi ve ailelerin bu konuda eğitilmeleri gerekiyor. Yine üniversitelerin eğitim fakültelerinde çocuk istismarı konusunun toplumsal cinsiyet dersi ile birlikte verilmesi, istismarın fark edilmesi ve önlenmesine yönelik eğitimcilerin donanımlı olmalarını sağlayacaktır.
Mahkemelerin çocukları ilgilendiren cinsel sömürü davalarında kararlarını verirken Türkiye’nin kabul ettiği sözleşmeleri hayata geçirmelerinin bir uluslararası ve insani yükümlülük olduğunu hatırlatır, çocuk istismarı ile ilgili davaların takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.