Bilindiği üzere öğretmenlik, formasyon gerektiren ve bunun için de örgün eğitimin tüm olanaklarıyla öne çıkması gereken bir ihtisas mesleğidir. Ülkemizde öğretmen yetiştirme kurumlarının tarihi oldukça eskilere dayanmakta ve sistem neredeyse her on yılda bir değiştirilmektedir. Bu noktada YÖK`ün aldığı son karar dikkat çekicidir. Buna göre YÖK, Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültesi öğrencilerine yüksek lisans yoluyla formasyon verilmesi uygulaması yerine, formasyonun 2, 3 ve 4. sınıflardan itibaren verilmesi yönünde yeni bir karar almıştır. YÖK`ün aldığı karara göre 2009- 2010 öğretim yılından itibaren İstanbul, Marmara, Atatürk ve Uludağ üniversitelerinin Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültelerinde lisans öğretimi sırasında pedagojik formasyon dersleri verilecek.
Bu durumda sormak gerekmektedir: Öğretmenlik mesleğinin gereklerinin niteliksel olarak kazanılması sürecinde Fen-Edebiyat fakülteleri ve İlahiyat fakülteleri ile Eğitim fakülteleri arasında ne fark kalmaktadır? Bir yandan durmaksızın altyapısız, öğretim üyesiz ve öğrencisiz üniversiteler açıp bu üniversitelerde eğitim fakültelerini ve işsiz öğretmenler kitlesini genişleten zihniyet, diğer yandan da Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültelerini Eğitim fakülteleriyle aynı pozisyona getirmektedir. Öğretmen açıklarını kapatmak için gerekli sayıda atama yapılmazken gündeme gelen bu uygulama, işsiz öğretmenler kitlesinin sayısını arttırmak için midir?
Belirtmek gerekir ki düzenleme öğretmenlik mesleğinin ihtisas gerektiren bir meslek olduğu yönündeki tespitle zıt bir uygulamanın yolunu açmaktadır. Bu, Milli Eğitim Temel Kanunu`nda 43. maddede tanımlanan öğretmenlik mesleği ile çelişkiler yaratmaktadır. Zira ilgili maddede; “Öğretmenlik Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” ifadesi yer almakta ve “öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır” ifadeleriyle öğretmenlik mesleğinin özel eğitim gerektirdiği hükme bağlanmaktadır.
Fen-Edebiyat ve İlahiyat Fakültesi mezunlarına tezsiz yüksek lisans ile kazandırılan formasyonun lisans evresine kaydırılması, birçok açıdan sıkıştırılmış eğitim anlayışının uzantısı olarak görülmelidir. Öğretmenlik mesleğini yerine getirmek için bilinçli bir biçimde Eğitim fakültelerini tercih eden binlerce öğrenci bulunmaktayken, Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültelerine de hemen aynı hakların tanınması, eğitim fakültelerinin geri plana itilmesini gündeme getirecek; öğretmen yetiştirme sürecini ise salt ilave pedagojik formasyon derslerine indirgeyecektir.
Öte yandan söz konusu uygulama ile İlahiyat fakültelerinin özendirilmek istendiği de açıktır. Son yıllarda kontenjanları hızla arttırılan fakültelere olan ilgiyi arttırmanın yolu olarak, son düzenlemenin seçildiği de gözlerden kaçmamaktadır. Zira hatırlanacağı üzere YÖK, geçtiğimiz yıl aldığı bir kararla İlahiyat fakültelerinin kontenjanlarını yüzde 235 oranında arttırmış; 2009 yılında ise tüm diğer fakülteleri yine geride bırakarak yüzde 115`lik bir kontenjan artırımına gitmiştir. Son düzenlemedeki amaç İlahiyat fakültelerini özendirmek midir? Eğitim Sen bu sorunun takipçisi olmayı sürdürecektir.