6 Şubat depremlerinde yaşanan büyük yıkımın ardından eğitimin yeniden inşası, devletin en öncelikli görevlerinden birisi olmalıyken, aradan geçen 21 aya yakın süreye rağmen devletin deprem bölgesinde eğitim öğretim sürecinin normale dönmesi için hiçbir ciddi adım atmadığını ne yazık ki üzülerek izliyoruz.
Deprem yaşayan 11 ilde binlerce devlet okulu ağır hasar görmüş, eğitimin sürekliliği büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Kamu okullarına yeterli kaynak sağlanamayan bir ortamda, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı tebliğe göre, 2023-2024 eğitim öğretim yılında Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Gaziantep’in İslâhiye ve Nurdağı ilçelerinde özel okullarda öğrenim gören öğrencilere öğrenci başına 12.800 TL ile 18.000 TL arasında değişen tutarlarda eğitim ve öğretim desteği sağlanacağı açıklanmıştır.
Bu durum, kamu kaynaklarının devlet okulları yerine özel okullara aktarılmasını anlamına gelmektedir. MEB kamu kaynaklarını özel okulları desteklemek için kullanmaktadır. Özel okullara verilen söz konusu yüksek teşvikler bölgede yaşanan zor ve eşitsiz koşulları daha da ağırlaştırmaktadır. On binlerce öğrenci devlet okullarında eğitim görmekteyken, kamu kaynaklarının öğrenci başına teşvik adına özel okullara yönlendirilmesi, devletin asli görevi olan kamusal eğitimden uzaklaşması anlamına gelmektedir.
Öncelikle özel okullara yönlendirilen bu destek, kamusal eğitimdeki sorunları göz ardı etmektedir. Deprem bölgelerinde, öğrencilerin eğitime erişimi için gerekli altyapı yatırımları yapılmazken, devletin özel sektöre kaynak aktarması kabul edilemez. Deprem bölgesinde 10 binden fazla okul hasar almış ya da kullanılamaz hale gelmişken, bu kaynakların devlet okullarına aktarılması, eğitimin yeniden inşası için hayati önemdedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, devlet okullarındaki onarım ve yeniden inşa maliyetleri milyarlarca TL tutarken, bu bütçelerin özel okullara aktarılması büyük bir çelişkidir.
Örneğin, 18.000 TL teşvik verilen bir öğrenci için toplam 1.000 öğrenciye verilecek destek 18 milyon TL’yi bulmaktadır. Toplam destek verilecek öğrenci sayısının 40 bin olduğu dikkate alındığında aktarılacak rakamın ne kadar yüksek olduğu görülmektedir. Bu bütçeyle devlet okullarının bakım ve onarımının yapılabileceği açıktır. Ancak, devlet okullarındaki öğrenciler için bu tür bir destek söz konusu değilken, özel okullarda eğitim gören öğrencilerin devletin kaynaklarından yararlandırılması, eğitimdeki adaletsizliği daha da artıran bir uygulamadır.
Deprem bölgesinde tüm öğrencilerin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını sağlamak için kamu kaynaklarının özel okullara değil, devlet okullarına yönlendirilmesi gerekmektedir. 10 binlerce öğrencinin daha iyi koşullarda eğitim alabilmesi için bu bütçelerin devlet okullarına ayrılması, kamusal eğitimin güçlendirilmesi ve herkesin eşit eğitim olanaklarına sahip olmasının sağlanması açısından önemlidir.
Devlet okullarının başta temizlik ve taşıma sorunları tasarruf tedbirleri neden gösterilerek kısıtlanırken, çocukların bir öğün ücretsiz yemek ve içilebilir temiz suya ulaşım hakları yok sayılırken kamu kaynaklarının özel okullara, patronlara kaynak olarak aktarılması kabul edilemez.
Eğitim, anayasal bir hak olup, tüm çocukların eşit koşullarda, kamusal ve parasız eğitim alabilmesi için devletin sorumluluğu altındadır. Ancak özel okullara verilen bu teşviklerle, devlet kendi asli görevini yerine getirmeyip, özel sektörün ihtiyaçlarına öncelik tanımaktadır. Bu uygulama, eğitimde sınıfsal farklılıkların daha da derinleşmesine ve eğitimin ticarileştirilmesine yol açacaktır. Oysaki kamu kaynaklarının devlet okullarına, depremden en fazla etkilenen bölgelerdeki okullara, öğretmenlere ve öğrencilere aktarılması gerekmektedir. Eğitimin yeniden inşası sürecinde, kamusal eğitim desteklenmeli, eğitime ayrılan bütçe artırılmalı, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.