Genel Başkanımız Kamuran Karaca, Genel Sekreterimiz Sakine Esen Yılmaz, Genel Örgütlenme ve Yükseköğretim Sekreterimiz İsmail Sağdıç ve Sendika Avukatımız Asuman Tokgöz Sucu’dan oluşan heyetimiz, acil çözüm bekleyen sorunları YÖK’e iletti.
YÖK Başkanı Yekta Saraç ve Başkan Vekili Yavuz Atar ile görüşen heyetimiz, sendikamızın “Asistan Anketi Sonuçları”, “İdari-Teknik Personelin Sorunları ve Çözüm Önerilerimiz Çalıştayı Sonuç Raporu” ve “Ortak Yaşam İlkelerimiz” çalışmaları ile hazırladığımız dosyayı kendilerine sundu.
Saat 15.00’te başlayan görüşme yaklaşık 45 dakika sürdü. Hazırladığımız rapor kapsamında aşağıda ifade ettiğimiz başlıklarda yaşanan sorunları ve taleplerimizi gündeme getirdik. İlgili başlıklar altındaki çok sayıdaki talebimizden bazıları şunlardır (ayrıntılı bilgi için raporumuza bakabilirsiniz):
- Araştırma görevlilerinin “azami süre” sorununu gündeme getirerek, azami sürelere ilişkin YÖK Yürütme Kurulu’nun idari işlemle yasa hükmüne aykırı düzenleme yapmasının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle kaldırılması gerektiğini; ivedilikle azami sürelere ilişkin tüm tarafların görüşlerinin alınarak düzenleme yapılması gerektiğini ve yurtdışı görevlendirmeleri ile tez jürilerinin uzatma kararlarının yok sayılmasına karşı çıkarak “azami süre” hesaplamasına bu sürelerin dahil edilmesini talep ettik.
- ÖYP’li araştırma görevlilerinin sorunlarını gündeme getirerek, “senet baskısının” kabul edilemeyeceğini ve ÖYP’lilere dayatılan özel hukuk sözleşmelerinin tüm araştırma görevlileri güvenceli biçimde istihdam edilene kadar tek tip sözleşme haline getirilmesini talep ettik.
- 50/d’den 33/a’ya geçişte kriter sorununa dair YÖK’ün düzenlediği kriterleri kabul etmediğimizi ve bu konuda yargıya gittiğimizi gerekçeleriyle anlattık. Bu konudaki temel talebimizin, araştırma görevlisi istihdamı için 2547’nin 33/a maddesinin temel olduğunu ve dolayısıyla 50/d’li tüm araştırma görevlilerinin 33/a’ya koşulsuz geçirilmesinin hem hukuken zorunluluk hem de temel talebimiz olduğunu ifade ettik.
- İdari ve teknik personelin sorunları ve çözüm önerilerimiz başlığında ise öne çıkardığımız temel konular şunlar olmuştur: İdari ve teknik personele “yükseköğretim tazminatı” ödenmesi, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı’nın her yıl düzenli olarak ve merkezi biçimde (illerde, bölgelerde) örgütlenmesi, şeffaf ve merkezi bir nakil sistemi oluşturulması, AÖF sınavlarında idari ve teknik personele görev verilmesinin sağlanması, geliştirme ödeneğinden idari ve teknik personelin de yararlandırılması.
- Doçentlik Sözlü Sınavı’nda yaşanan sorunlar başlığında ise doçentlik statüsünün kazanımı için akademik eziyet halini alan “sözlü sınav” uygulamasına acilen son verilmesi gerektiğini talep ettik. Akademik değerlendirme konusundaki yaklaşımımızın ve ilkelerimizin de raporumuzda ayrıntılı olarak bulunduğunu ifade ettik.
- Disiplin işlemlerinin üniversitelere bırakılması konusunda, üniversitelerin gerçekten demokratik kurumlar olabilmesi açısından köklü bir dönüşüme gidilmesi gerektiği, dolayısıyla diktatörleri aratmayan rektörlere daha fazla yetki verilmesinin demokratik bir adım olmayacağını ifade ettik. Üniversitelerin üniversite olabilmeleri için bugüne kadar izlenen politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini belirterek nitelikli eğitim hakkı, kamusal finansman, kurumsal özerklik, iş güvencesi, bilimsel özgürlük ve eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik özyönetim ve özdenetim ilkelerinin bir bütün olarak yükseköğretim politikalarının omurgasını oluşturmasının olmazsa olmaz olduğunu vurguladık. Disiplin mantığının ise suç ve ceza ikiliğinden çıkarılarak, üniversitenin varlık nedenine ve evrensel ilkelerine uygun biçimde “Ortak Yaşam İlkeleri” üzerinden örgütlenmesi gerektiğini bir kez daha ifade ettik.
- Üniversitelerde “güvenlik” ve polise tahsis edilen mekanların varlığı konusunda somut örnekler üzerinden artan polis şiddetinin ve polis baskısının, yaşam hakkımızdan ifade özgürlüğüne, akademik özgürlüklerden sendikal hak ve özgürlüklere kadar geniş bir haklar manzumesinin kullanımını engellediğini, bunun kabul edilemez olduğunu ifade ettik. Üniversite yerleşkelerinde çevik kuvvetin sürekli olarak bulunduğunu ve kolluk için özel mekanlar yaratıldığını somut örnekleriyle belirttik.