Bilindiği üzere Cizre ve Silopi’de hukuksuz biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları nedeniyle on binlerce öğrencinin eğitim-öğretim hakkı gasp edildi. Sokağa çıkma yasakları kapsamında Cizre’de 104 okulda öğrenim gören 41.127 öğrenci, Silopi’de ise 68 okulda öğrenim gören 39.128 öğrenci olmak üzere toplam 80.255 öğrenci ve 2.991 öğretmen bu süreçten olumsuz etkilendi.
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS)’na başvuruların başlamasıyla birlikte MEB, bu ilçelerdeki 12. sınıf öğrencilerine yönelik oldukça sorunlu bir uygulamaya gideceğini duyurdu. Söz konusu ilçelerdeki 12. Sınıf öğrencilerinden “gönüllü” olanlara, yarıyıl tatili süresince 15 günlük YGS’ye hazırlık kursu açılacağı duyuruldu. Kursa katılmak isteyen öğrencilerin söz konusu ilçelerden çıkıp, Mardin merkez ya da Midyat’taki pansiyon okullara yerleştirilmesiyle bu kurstan yararlanabilmelerinin sağlanacağı ifade edildi! Üstelik bu duyuru daha önceden yapıldığı gibi ilçelerdeki okul müdürlerinin ve okul müdür yardımcılarının cep telefonlarına gönderilen bir mesajla yapıldı!
Başlangıçta toplum nezdinde olumlu olarak algılanabilecek, MEB’in gayreti olarak değerlendirilebilecek söz konusu kurs planlaması üzerine biraz düşünüldüğünde, kursun oldukça kaygı verici olduğunu belirtmek isteriz. Şöyle ki;
- Bahsi geçen ilçelerde YGS başvurularının marketlerden yapıldığı, öğretmenlerin bu marketlerden başvuruları aldığı, okulların kışlaya dönüştürüldüğü bir dönemde, MEB’in görev ve sorumluluğu kurs açmak mıdır? Yoksa eğitim-öğretimin yapılabilmesinin koşullarını oluşturmak mıdır?
- Cizre’de sınav başvurusu yapılan bir marketin yakın zamanda polislerce kapatıldığından MEB’in haberi var mıdır?
- Normal koşullarda aylarını bu sınava hazırlık süreciyle geçiren öğrencilerin, 15 günde YGS’ye yeterli düzeyde hazırlanamayacağı açıktır!
- Kaldı ki amaçlanan gerçekten öğrencilerin YGS’ye hazırlanmasıysa, neden tüm öğrenciler değil de “gönüllü” öğrenciler bu kursun kapsamına alınmıştır? Kapsamın daraltılmış olmasının nedeni, ilçedeki insanların göçe zorlanmış olması mı, yoksa MEB’in öğrencilere yaklaşımında başka kriterlerin devreye girmesi mi etkili olmuştur?
- Cizre ve Silopi’den çıkarılarak Mardin ve Midyat’taki pansiyon okullara yerleştirilen bu öğrencilerin can güvenliği sağlanabilecek midir?
- Kurs kapsamında yürütülecek olan dersleri ve içeriklerini belirten bir kurs programı mevcut mudur?
- Söz konusu dersleri verecek öğretmenler belli midir? Hangi kriterlere göre seçilmişlerdir?
Dolayısıyla ortada mavi boncuk dağıtılabilecek koşullar bulunmamaktadır. Peki MEB, okul yöneticilerinin cep telefonlarına gönderdiği mesajla, el altından duyurduğu bu kursla neyi amaçlamaktadır?
Gezi Direnişi esnasında ve sonrasında yaşananlar hatırlanacak olursa kaygılarımız daha iyi anlaşılabilecektir. Hatırlanacağı üzere Gezi Süreci döneminde çok sayıda öğrenci üzerinde baskı kurularak arkadaşlarını ve öğretmenlerini ihbar etmesi istenmiştir! O gün yaşananlar ve ülke genelinde ihbarcılık kültürün yaygınlaştırılmasına yönelik uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda, benzeri bir aklın yine yürürlükte olmasından ve öğrencilerin hükümetin siyasi emelleri doğrultusunda bir propagandanın nesnesi olmasından kaygı duymaktayız!
Kaldı ki bu öğrenciler, ailelerinin yanında değil götürüldükleri başka bir ilde bu kurstan yararlanabileceklerdir. Halbuki MEB çok iyi bilmektedir ki öğrencinin bulunduğu yerde eğitim ve öğrenim hizmetinden yararlanması eğitimin en temel ilkesidir. Bu ilkenin yok sayılmasının nedeni “yeni dönemin” ikna odalarını kurma arzusunda mı yatmaktadır?
Eğitim Sen olarak, MEB’in sorumluluğunun kurs açmakta değil, hayatı normalleştirecek, eğitim-öğretim hizmetinin nitelikli ve sağlıklı şekilde işleyebilmesini sağlayacak, sahici politikalar üretmekte saklı olduğunun bilinmesini istiyoruz! Karşılaştığı her eleştiriye tehdit yağdırarak cevap veren, savaş politikalarında ısrarcı olanlar, eğer çocukların ve gençlerin geleceği için bir şey yapmak istiyorsa, onlara önerimiz önce kendi varlıklarını sorgulamalarıdır!